Yugoslavya’da o zamanlar 4 takımlı olarak düzenlenen 1976 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın finalinde, izleyiciler daha önce hiç karşılaşmadıkları bir penaltı vuruşuna tanık olduklar: Panenka penaltısı.
Normal süresi ve uzatmaları 2-2 sona eren Çekoslovakya-Batı Almanya mücadelesi penaltılara giderken, seyircilerin hiçbiri futbol tarihine daha sonradan ‘Panenka penaltısı’ olarak geçecek bir penaltı tekniğine tanık olmayı beklemiyordu. Çekoslovakya ilk 4 penaltısını gole çevirirken, Almanya ilk 3 penaltısında golü bulmuş, 4. penaltıyı ise Hoeness değerlendirememişti. Çekoslovakya’ya tarihindeki ilk Avrupa şampiyonluğunu getirecek son penaltı vuruşu içinse topun başına Antonin Panenka geliyordu. Panenka’nın vurduğu top ağlarla buluştuğunda, futbol tarihine Çekoslovakya’nın Avrupa şampiyonluğunun yanı sıra yeni bir penaltı vuruşu tekniği yazılıyordu. Panenka topa vurduğunda kendi soluna atlayan Sepp Maier, topun biraz havalanmış bir şekilde kalenin ortasına doğru geldiğini gördüğünde her şey için çok geçti.
Bugün bile pek çok izleyicinin böylesine kritik bir anda böyle bir vuruşu nasıl bu kadar soğukkanlılıkla yaptığını anlamadıkları Antonin Panenka, bu tekniği nasıl uygulamaya başladığını şöyle anlatıyor: “Bohemians Prag’da oynadığım dönemde antrenmanlardan sonra kalecimiz Zdenek Hruska ile penaltı çalışırdım. Bu penaltı çalışmalarını daha çekişmeli hale getirebilmek adına her bir penaltı vuruşu için birasına veya çikolatasına iddiya girerdik. Kalecimiz benim attıklarımdan daha fazlasını kurtardığı için sürekli iddiaları kaybediyordum. Bu nedenle kaleciye nasıl üstünlük sağlayabileceğimi düşünmeye başladım. Kaleciler vuruşun yapılacağı son ana kadar bekleyip topun nereye gideceğini tahmin etmeye çalışırlar ve topa vurulmadan hemen önce atlarlar. Sert bir şut çekecekmiş gibi yapıp hafif bir şekilde topun dibine girerek topu kalenin ortasına göndermenin daha basit bir yöntem olduğunu farkettim. Böylece kaleci çoktan atlamış oluyordu ve tekrardan bir hamle yapıp topu kurtarma imkanı kalmıyordu. Antremanlarda bunu denediğimde çok başarılı bir şekilde işe yaradığını gördüm. Fakat bunun tek bir kötü yanı vardı: Çok fazla kilo almaya başlamıştım çünkü tüm bira ve çikolataları ben kazanıyordum”.
“Avrupa Şampiyonası’ndan yaklaşık iki yıl kadar önce bu vuruşu denemeye başladım. İlk başlarda bunu hazırlık maçlarında yapmaya başladım. Daha sonra Çekoslovak liginde birkaç maçta denedim. İşe yaradığını gördüğümde şuna karar verdim: Avrupa Şampiyonasında penaltı kullanırsam bu şekilde atacaktım. Tamamen şans eseri olarak Avrupa Şampiyonası finalinde Batı Almanya’ya karşı yaptığımız maç penaltılara gitmişti. Son penaltıyı atmadan önce Hoeness penaltısını kaçırmıştı. Bu sanki tanrının bana verdiği bir şanstı. Penaltıyı daha önce denediğim şekilde atacaktım ve bunun yüzde yüz işe yarayacağını biliyordum.”
Pele’nin “ya bir dâhi ya da bir çılgın” olarak niteledği bu adam kariyerinde hiç bir zaman Real Madrid veya Manchester United gibi üst düzey bir takımın formasını giyemese de futbol tarihindeki yerini bu yaptığı estetik penaltı vuruşuyla çoktan almıştı.
0 yorum:
Speak up your mind
Tell us what you're thinking... !